Bu haber :24/04/2020 12:44 Tarihinde Eklendi 2182 Kez Okundu

Vergili; “Dikkatli Olursak Biz Bu Durumu Bitirebiliriz”

Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili, BRTV ekranlarında katıldığı televizyon programında, Korona virüsle mücadeleden belediye yatırımlarına, Cezayirlilerin gelişine gösterdiği tepkilerin nedenlerinden maske üretimine kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili’nin birbirinden önemli açıklamalarda bulunduğu programın satırbaşları;

“Karabük gibi şehirler çok rahat korunabilirdi”

“Bu sürecin dünyadaki başlangıcı Aralık ayında oldu. Ben o tarihten itibaren konuyu takip etmeye başladım. Büyük bir tehdit olduğu apaçık ortadaydı. Virüsün dünyaya yayılması havaalanlarından oldu. Dünya buna biraz duyarsız kaldı ama ben bu hastalıktan son derece tedirgindim. Hatta Şubat ayının 11'inde biz ilaçlama, dezenfekten gibi tedbirler alamaya başladık. Bazı tedbirlerin alınması ile ilgili İl Sağlık Müdürü ile görüşmelerimiz oldu. Hatta biz bunu 23 Şubat’ta daha hızlı hale getirdik. Mart ayının 11'inde de zaten bu virüs Türkiye'de de ortaya çıktı. Türkiye olayı belki daha fazla sıkı tutabilirdi. Belki Bilim Kurulu'ndaki profesörlerin tavsiyeleri ile ilgili bana göre gecikmeler oldu ki, bugün Türkiye 90 bin vakayla karşı karşıya geldi. “

“Karabük nüfusunun yüzde 60'a yakının hasta sayılarından haberi yok

Belki biz Karabük'ü çok daha iyi koruyabilirdik. Belki bu hastalığı Karabük'e hiç sokmayabilirdik. Bu hastalıkla ilgili çok daha ciddi tedbirler alınması lazım. Tabi şöyle bir engel oldu; merkezi hükümetin almış olduğu kararları vilayetler ve ilçeler uyguladı. Burada bir inisiyatif kullanılması söz konusu olmadı. Çok daha tedbirli olunabilirdi ve Karabük gibi şehirler çok rahat korunabilirdi. Burada biraz eksiklikler oldu. Bundan sonra artık olanla mücadele edilecek. Şuanda geriye dönük eleştirilerin anlamı yok. Şuandaki çözüm noktası Karabük'e bu hastalığın çok daha fazla yayılmasını engellemek, tedbirleri çok daha fazla arttırmak. Biz Karabük Belediyesi olarak bu tedbirler ile ilgili ne gerekiyorsa yapmaya çalışıyoruz. Dezenfekten çalışmalarımız devam ediyor. Biz çok önceden arıtmada da bu tedbirler ile çalışamaya başladık. Sudaki klor seviyesini maksimuma çıkardık. Klor biliyorsunuz çok iyi bir dezenfektedir ve mikrop kırıcı unsurdur. Sularımız bir buçuk aydır daha fazla klorludur. Bunu da bilerek uyguluyoruz. Bunun gibi çalışmalarımız devam ediyor. Tabi bizim vatandaşlarımızın sıkıntı da olması bizi üzüyor. Türkiye'de ekonomi durma noktasına geldi. Önümüzdeki günlerde bu çok daha fazla hissedilecek. Çok sıkıntılı arkadaşlarımızın olduğunu tahmin ediyorum. Kafe, lokanta, kuaför gibi, iş yerleri kapalı olan arkadaşlarımızın çok büyük ekonomik sıkıntılarının olacağını tahmin ediyorum. Ben sürecin bir iki ayda biteceğine de inanmıyorum. Bu konular ile ilgili her akşam programlar seyrediyoruz. Bilim Kurulu üyelerinin çok net konuşmadığını görüyoruz. Bilim Kurulu üyelerinin çok net konuşmaları insanların ileriye yönelik tedbirler almasını zayıflattığını hissediyorum. İnsanları çok daha bilgilendirirseniz, çok daha fazla uyarırsanız çok daha fazla tedbirli olacaklarına inanıyorum. Şuanda ben tahmin ediyorum Karabük nüfusunun yüzde 60'a yakının hasta sayılarından haberi yok. Hatta bir kısmının Karabük'te böyle bir hastalığın olduğundan dahi haberi yok. Bunlar insanlarda bir boşluk, bir gevşeme yaratıyor. Bunların ilan edilmesinin, çok net bir şekilde söylenmesinin ilerideki tarihlerde de ülkelerin lehine olacağına inanıyorum. Dünya bir gün Çin'e bu işin hesabını soracak. Yüzyıl önceki soykırımlar konuşuluyor, şuan ki durum soykırımdan çok daha felaket bir şey. Bir sürü insana hasar bırakıp gidiyor. Dünya bir gün Çin'e bunun hesabını sorar. Dünya da hasta sayılarını, ölüm sayılarını azaltmakla bana göre yanlış bir metot devam ediyor. Ben İran ile her gün konuşuyorum, oradaki ölüm sayısının 5 binlerde olmasına imkân yok. Veya hasta sayısını 50 binlerde kalmasına imkân yok. Dünyaya baktığımız zaman her yerde ölümleri ve hasta sayılarını az göstermeye çalışmakla başarı elde edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Çok daha açık olunması lazım. Artık insanlara ulaşmak çok kolay. Bu sayıları belediye hoparlörlerinden dahi anons etseniz herkes duymuş olur. Bunları söylemekte mahsur yok. Şuanda şöyle bir psikolojik ortam yaratılıyor; sanki bu hastalığa yakalanmış olan arkadaşlarımız cüzzamlı. Böyle bir şey olabilir mi?”

 

“Korona virüsten vefat eden bir emniyet mensubunun da şehit sayılması gerekir”

“Allah kimsenin başına vermesin. Bu asrın felaketi. Deprem felaketi, sel felaketi gibi bir şey bu. Sen sanki cüzzamlıymış gibi görüyorsun, isimlerini saklıyorsun. Sokakları, caddeleri saklıyorsun. Bu insanlara çok daha fazla değer verilmesi lazım. Bu adam isteyerek mi yakalandı bu hastalığa? Yine sağlık personellerimiz böyle bir mücadelenin içerisinde ve 30'dan fazla sağlık personelimiz hayatını kaybetmiş. İnsanları iyileştirmek için, onları hayatta tutabilmek için kendilerini feda ediyorlar. Yine aynı şekilde emniyet mensupları bu işin içindeler. Şuanda sağlık personelleri açıklanıyor ama emniyet personelleri ve jandarmadan açıklanmıyor. Hizmet verirken oluyor, bu neden açıklanmıyor. Bir polis memuru hizmet ederken Korona virüse yakalanıp vefat ettiği zaman bu kişi şehit sayılmayacak mı yani? Trafik kazasında vefat eden bir görevli şehit sayılıyorsa, Korona virüsten vefat eden bir emniyet mensubunun da şehit sayılması gerekir. Bu virüse toplumun güvenliğini sağlamak için yaptığı kontroller esnasında yakalanıyor. Bütün sağlık personellerimizin, emniyet mensuplarımızın ve yine belediye personellerimizin hizmeti bırakması mümkün değil.  Temizliğimiz, tamiratlarımız devam edecek. “

 

“Bizim sunduğumuz tavsiye kararlarını Sayın Cumhurbaşkanımızda açıkladı”

“Şuanda 23 tane belediye personeli karantinada. Tahmin ediyorum ki içlerinde bir kaç tane de pozitif vaka var. Allah hepsine kolaylık versin. Çalışmanın devam ettiği yerlerde bunlar görülecek tabi. Yine dediğim gibi Korona virüse yakalanmış kişi cüzzamlı muamelesi görüyor. Burada bir yanlışlık var. Bunun hiç bir mahsuru yok. Tabi bunlar Bilim Kurulu'nun almış olduğu kararlar. Kurulun aldığı kararları takip ediyoruz. Bizim daha evvelden hazırladığımız raporlar var. Bir buçuk ay evvel hazırlamış olduğumuz raporlardaki kararların hepsini Bilim Kurulu sırayla aldı. Alınmayan hiç bir karar olmadı. Bizim 18 maddelik bir tavsiye kararımız vardı. Yine 5 maddelik ikinci bir tavsiye kararımız vardı. Hemen hemen bunların hepsini Bilim Kurulumuz aldı. Cumhurbaşkanımız da bu kararların büyük bölümünü açıkladı. Dediğim gibi büyük bir felaket bu. Bu felaketin ne zaman sona ereceğini, bu işin tedavisinin ne zaman gerçekleşeceği şuanda hiç kimse tarafından bilinmiyor. Ama bir tek bilinen, yapılması gereken bu hastalıkla beraber insanların yaşamaya alışmasıdır.  İzolasyon ve tedbirler devam etmelidir, hatta çok daha katı tedbirler olması lazım. Bu katı tedbirler ile beraber de yaşamaya devam edilmesi lazım. Ekonomiyi ve yaşamı durdurmamak lazım. Bu tedbirleri çok sert uygulamazsanız bunun sonucu İtalya gibi, İspanya gibi olur. Avrupa'da Almanya kadar disiplinli bir ülke yoktur ki onlar da son derece başarılı şekilde devam ediyorlar. İnşallah başarılı oluruz diyorum.”

 

“O akşam ortaya iyi bir irade koyamadık”

 

“Benim şuna Cezayir’de 2 tane fabrikam var. Benim Cezayirlilerle bir meselem yok. Benim tepkim o tarihte 1700 kişinin havaalanından Karabük’e getirilmesine. Çünkü bu virüsün yayıldığı yer havaalanı. 1700 kişi buraya geldi, yurda yerleşti. İçerisinden pozitif vaka çıktı mı, çıktı. Peki, o pozitif vaka yüzünden Karabük'te virüs kapan arkadaşlarımız oldu mu, oldu. Benim tepkim bunaydı, benim derdim bunu engelleyebilmekti. O arkadaşlar geldi ve ülkelerine döndü. Bana göre onların içindeki vaka sayısı çok daha fazladır. Erken gittikleri için bizdeki vaka sayısı belirli sayıda kaldı. Bizim arkadaşlarımız bile onlardan virüs aldı. Benim doğal olarak göstermem gereken bir tepkiydi. Ben bakıyorum çok basit, dar kafalı olarak siyaset yapan arkadaşlar var. O kadar dar kafalılar ki; meclis üyeliği yapmış, parti yönetimlerinde görev yapmış birçok insan sosyal medyadan "Bunlar Müslüman kardeşlerimiz değil mi? " diye yazıyorlar. Onlara bir itirazımız yok ki bizim. Yüzde yüz pozitif vaka olma ihtimali çok yüksek olan bir gurubun buraya yollanmasına bizim itirazımız var. Benim asıl tepkim Bilim Kurulu gibi kuruluşlara. Bilim Kurulundan rapor alınmadan Türkiye'nin etrafına böyle bir sevkiyat yapılmaz. Bir Bilim Kurulu buna nasıl müsaade ediyor. Bunları anlaşma yapılana kadar en kötü havaalanından misafir edin. Bunları çözmek çok zor bir şey değil ki. Bizim tepkimiz bunaydı. Sonrasında ister Müslüman, ister Hıristiyan olsun. Baktığında insan gözüyle bakacaksın. Biz bu arkadaşların tedavisi yapılırken "Bunların neden tedavisi yapılıyor ?" diye bir şey mi söyledik? O akşam ortaya iyi bir irade koyamadık

Karabük'te vefat sayısı 7. Hastanede takipte olan kişi sayısı 50. Bunun yanında 70 kişi de iyileşerek taburcu olmuş. Yine evde ve yurtta kontrol altında olan 15 kişi var. Karabük'te vaka toplam 140. Kolay değil. Benim tek karşı olduğum şey bunların cüzzamlı gibi gösterilmesi. Şunu da söyleyeyim, çünkü bu olacak diye düşünüyorum; Dünyada Korona virüsten ölenlerin ölüm yıl dönümünü bir gün anma günü ilan edilecek. Bunların isimlerini saklamak, cüzzamlı gibi görmek doğru değil. Ben bunu sadece Karabük için söylemiyorum, genel konjonktürde konuşuyorum. Doktor covid 19 olmasa dahi bunun teşhisini koyabiliyor.  Birisi hızlı kit olmak üzere 2 çeşit test var. Dediği de en fazla yüzde 60 doğruluk oranı. Bu şekildeki sonuçlar ne anlam ifade ediyor ben bilemiyorum. Ama insanların biraz gevşemesine sebep oluyor. “

 

“O marketler bizim düşmanımız falan değil”

İki tane market var, onların da belirli müşterileri var. Müşteriler değişmez. Oralara gidip alışverişini yapıyorlar. Bizim söyleyecek sözümüz yok. 2 tane market gurubunun dışında Karabük'teki tüm marketler evlere servise olumlu yaklaştı. O marketler bizim düşmanımız falan değil. Bizim onlara tepkimi şu; sen Karabük'te her tarafa birer tane dükkân açmışsın, Karabük'ten kazancın var, böyle bir afet durumunda bir tane daha adam işe alıp ta o mahalledeki ihtiyaç sahiplerine hizmet vermiyorsun. 30 tane dükkânınız varsa 30 tane eleman alacaksınız. Hiç değilse devlete de destek olursunuz, işsize de destek olursun.

“Yatırımlarımız devam ediyor”

“ Belediye olarak hizmet akışımız da hiç bir durma yok. Büyük ihalelerimiz yapıldı ve devam ediyor. Spor Vadisi çalışmaları devam ediyor. Yine yakında yağmur suları drenaj hattı ile ilgili programı da başlatıyoruz, ihalelerini yaptık. Bu dönem boş dönem, hiç değilse çalışmak lazım. Şehri zaman zaman geziyorum. O kadar fazla eksiğimiz yok. Ufak tefek asfalt yama işleri başladı. Kıştan çıktık, asfalt şantiyesini yeni açıyoruz. Belediyenin rutin işleri ile ilgili hiç bir eksiği bırakmıyoruz. Hatta Sosyal Hizmetler Müdürlüğümüz, Veteriner İşleri Müdürlüğümüz, Temizlik İşleri Müdürlüğümüz çok daha sıkı çalışıyor. İnşaat işleri durduğu için diğer birimlerde işler biraz durmaya başladı. Vatandaşın ödeme sıkıntıları başladı. Bunlar da gayet doğal. Biz şuanda hiç bir hizmetimizde eksiklik bırakmıyoruz. Gece gündüz ne gerekiyorsa yapıyoruz. “

“500 bin maske daha üretiyoruz..”

Şöyle şeyler oluyor. Bize telefon açılıyor maske isteniyor. Yaşını soruyoruz 65 diyor. Sen zaten bunu kullanmayacaksın. İhtiyacı olanlara maske verelim. Şehir içerisine gelen vatandaşın maskesi yoksa hemen verelim. Şuanda bizim maske sorunumuz yok. Elimizdeki programa göre 500 bin maske daha üretiyoruz. Bu süre uzayacak. Benim elemanlarıma maske ve koruyucu elbise gidiyor. Elemanlarımıza özel tulumlar yaptırdık. Akşam çıkarken de ultraviyole ışıkları ile dezenfekte edeceğimiz bir sistem kurduk. Geçenlerde kendi telefonumu verdim ve" İhtiyacı olan arasın" dedim. 2-3 gün 1500'e yakın kişiyle görüştüm. Beni arayıp "Çocuklara çikolata istiyorum" diyor. Yine söylüyorum; Karabük'te hiç kimseyi aç bırakmayacağız. Bunu istismar etmeye gerek yok. Gerçek ihtiyaç sahibi olanları sıkıntıya sokmuş olursunuz. Evinde bir günlük aşın mı kaldı, hemen bizi ara. Yine 10 gün sonra tekrar mı ihtiyacın oldu, yine ara bizi. Biz bu süre içerisinde Karabük'te kimseyi aç bırakmayacağız. Valiliğin Vefa Gurubu da çalışıyor zaten.  Demek ki Karabük'te iyi bir sosyal dayanışma kuruldu şuan. Valilik bir taraftan çalışıyor, belediyemiz çalışıyor, hayırseverlerimiz çalışıyor.  Allah razı olsun, ne gerekiyorsa yapıyorlar. İnşallah biz bu süreci birlik ve beraberlik içerisinde ekmeğimizi bölüp paylaşarak en az sıkıntı ile bitireceğiz. “

 

“O zaman senin söylediğin noktalardan tehlike gelmedi desinler..”

“Ben neden Vali ile kavga edeyim, niye Sağlık İl Müdürü ile kavga edeyim. Ben erken tedbirler alıp Karabük'e bu hastalığı sokmamak istedim. Şuanda olan oldu. Daha fazla bu hastalık yayılmadan kısa sürede bu hastalığı bitirmek istiyoruz. Başka benim ne kavgam olacak ki. Biz Karabük'ün her köşesini bilmesek herhalde 10 yıldan bu tarafa belediye başkanlığı yapamazdık. Ben Atatürk Mahallesindeki insanın durumunu da biliyorum, Fevzi Çakmak Mahallesinin durumunu da biliyorum. Kasabalar da, ilçelerde ne olabilir bunları da biliyoruz. Sağlık İl Müdürünün bizim kadar bu işe vakıf olacağını sanmıyorum. Ben onun sağlık tedavisi ile ilgili bir şey söylemedim ki. O benim işim değil ki. Ben ona tehlikenin nereden gelebileceklerini söylüyorum. O zaman "Senin söylediğin noktalardan tehlike gelmedi" desinler. 15 gün evvel ben tehlikelerin nereden gelebileceğini söyledim, buna biraz duyarlı olursa benim buna bir tepkim olmaz. Şuanda bir ihtiyaç varsa Sağlık İl Müdürlüğüne de destek oluruz. Yine Valiliğin bir talebi olursa yerine getiririz. Biz fena bir şey söylemedik ki, ama bazıları alınabilir. "Araştırma Hastanesinden çıkan çöpler yakılarak imha edilmeli" demişiz. Kötü bir şey mi bu?  Yine "İşletmelerdeki personeller maskesiz ve eldivensiz çalışmamalıdır" demişiz. Biz bu maddeleri uzmanlarla konuşarak sıraladık. Mesela bir tanede uzman görüşü yazdık; "Vatandaşla yakın temas içinde görev yapan emniyet personellerinin kişisel koruma yöntemleri artırılmalı ve koruyucu malzemelerle desteklenmelidir." Yanlış bir şey mi bu?”

 

“Dikkatli olursak biz bu durumu çok önceden bitirebiliriz..”

“Ben Karabüklü hemşerilerimize şunu söylüyorum; bu virüs hafife alınacak bir konu değil.  Dünyanın başına bela olmuş bir durum. Bu durumu çok ciddiye almamız lazım. Maskesi olmayan kişi istismar etmeden çarşıya geldiğinde belediyeye uğrasın,  aşağıdan maskesini alsın caddeye öyle çıksın. Biz iş yerlerine, sanayi bölgelerine maske dağıtımına devam ediyoruz. Yine pazar yerlerinde maske dağıtımına devam ediyoruz. Sigara içen arkadaşlarımız ana caddede kesinlikle sigara içmesin. Çünkü bu hastalığın nasıl yayıldığının teşhisi hala koyulmuş değil. Biz fırınların, marketlerin, bankaların önüne bir kişinin durabileceği daire şeklinde noktalar yapacağız. Dikkatli olursak biz bu durumu çok önceden bitirebiliriz. Biz hükümetin alacağı kararları beklemeyelim. Çalışanlarımız daha rahat çalışsın. Kendimiz 15-20 gün izole edelim. Yine aynı şekilde Sağlık İl Müdürlüğünün bu hastalıkla daha hızlı bir şekilde baş edebilmesini sağlayalım.  Hasta sayısının tedavi süreçleri de bittikten sonra eğer bu kuralları çok sıkı uygularsak bu hastalıktan Türkiye'de en erken kurtulan vilayet oluruz. Bu da çok büyük bir başarı olur. Ben Karabük'e bu hastalığı sokmadan normal yaşantımız devam etsin isterdim. Tüm arzum buydu. Belki de biraz sert tutumum bundan ileri gelmişti. Tüm temennim bayrama kadar bu hastalığı belirli bir noktaya taşıyıp, dışarıdan gelenlere karantina uygulamalarını da çok sıkı tutarak Bayram Namazını cemaatle kılmak. “

Çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyor, mübarek Ramazan Ayının hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Yüce Allah bizi bu felaketten en kısa sürede kurtarsın.